ORTA ASYA TÜRK TARİHİ /ORTA ASYA TÜRK TARİHİ özet - Ünite 4 - Doğu Avrupa’daki Türk Devletleri ve Boyları

Doğu Avrupa’daki Türk Devletleri ve Boyları





Ünite 4: Doğu Avrupa’daki Türk Devletleri ve Boyları



Ünite 4: Doğu Avrupa’daki Türk Devletleri ve Boyları


Avrupa Hunları (374-469)


Büyük Hun İmparatorluğunun zayıflaması üzerine batıya doğru başlayan göç hareketi ile Volga nehri çevresine yerleşen Türk boyları bölgede iki yüz yıl civarında yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Ancak otlakların yetersiz kalmaya başlaması nedeniyle yeni yurt arayışına giren boylar Balamir önderliğinde 374-375 yıllarında Volga nehrini aşarak batıya doğru yönelmişlerdir. Önce Alanları yerinden eden Hun boyları ardından Ostrogotları mağlup etmişlerdir. Geri çekilen Ostrogotlar Vizigotları yerlerinden oynatmış ve böylece Kavimler Göçü başlamıştır. Hun boylarından bazıları da Anadolu üzerinden Kudüs’e kadar uzanıp geri dönmüşlerdir. 400 yılında Uldız önderliğinde Karpat dağlarına gelen Hun boyları devletin merkezini Orta Avrupa’ya taşımıştır. Hunların böylece Tuna’ya ulaşması ile Avrupa’da Kavimler Göç’ünün ikinci ayağı başlamıştır. 406 yılında Batı Roma’yı yabancı kavimlerin elinden kurtaran Uldız 410 yılında ölmüş ve yerine geçen oğullarından Rua Germen ve Slav kavimlerini itaat altına almıştır.


445 yılında başa geçen Attila Aral gölünden Ren nehrine kadar uzanan büyük bir imparatorluğu oluşturmuştur. Batı Roma ile Paris yakınlarında 24 saat süren bir savaşa girişen Attila 200 bin kişilik ordusu ile Galya’da ağır hasar yaratmıştır. 452 yılında Attila’nın Kuzey İtalya’yı istila etmesi üzerine Roma’yı terk etmeye hazırlanan Roma imparatoru, vergi ve prenses Honoria’nın nişan yüzüğünü teklif ederek şehrini istila edilmekten kurtarmıştır.


Attila hem Türk tarihinde hem de Dünya tarihinde önemli bir yere sahiptir. Avrupa’da onun adına düzenlenmiş onlarca operalarla birlikte Alman Nibelungen Destanı ondan bahsetmektedir. Tanrı’nın kılıcı Ares’e sahip olduğuna inanılan Attila’nın 453 yılında ölmesi üzerine başa geçen İlek döneminde Batı Hun Devleti çözülmeye başlamıştır. Oğullarından İlek savaşta öldürülürken, diğer oğlu Dengizek ise Bizans’a yenilerek idam edilmiştir. Küçük oğlu İrnek ise kendisine bağlı gruplarla birlikte Karadeniz’in kuzeyine gelerek Bulgarları meydana getirmiştir.


Hunlar, Kavimler Göçü’nü yaratarak Avrupa milletlerinin temelinin atılmasına ön ayak olmuştur. Ayrıca Batı Roma imparatorluğunun yıkılmasına da sebebiyet vermiştir. Şövalyelik ruhunun oluşmasını etkileyen Hunlar sanat açısından Avrupa’da etki bırakmış ayrıca yapılan anlaşmalarda da Hunların ticarete önem verdiği görülmüştür.


Avarlar (558-805)


Kökeni M.S. 350 yıllarına dayanan Avarlara, Bizans ve Slav kaynaklarında Abar, Avar, Abari gibi isimler verilmektedir. İran bölgesindeki Alanları kendilerine bağlayan 558 yılında da Bizans’ı vergiye bağlamıştır. 568 yılından itibaren ise Macaristan topraklarını ele geçiren Avarlar Orta Avrupa’daki hakimiyetini iyice güçlendirmiştir.


Avarlar en güçlü dönemlerini Bayan Kağan zamanında yaşamışlardır. 619 yılında büyük miktar para karşılığında Selanik şehrini Bizanslara bırakan Avarlar 626 yılında ise Sasaniler ile işbirliği içerisinde İstanbul’u kuşatmıştır. Bizanslar kuşatmayı kaybetmek üzereyken Avar ordusunda yer alan Slavları kışkırtmaları sayesinde ve Avarların donanması olmaması sayesinde kuşatmadan kurtulmuştur. Bizans bu günü bayram ve kurtuluş günü ilan ederek uzun yıllar kutlamalar düzenlemiştir. 630 yılında Slavların ve Türk Bulgarların isyan etmesi sonucu zor durumda kalan Avarlar Dnyester nehrinin doğu kısmını Onugur Bulgarlarına bırakmak zorunda kalmışlardır. Tuna bölgesini de Slavlara terk eden Avarlar, 805 yılında parçalanarak dağılmış ve Hıristiyanlaşarak kalabalık kitleler arasında erimişlerdir.


Avarlarda kağanın yetkisi çok fazladır. Avarlar güçlü askeri yapılanmaya önem verirken ülkeyi yöneten hakanın hanımı Hatunun da devlet yönetiminde söz sahibi olduğu görülmektedir. Hakandan sonra en önemli makam Yugurrus iken devletin batısını Tudun, doğusunu ise Tarkan yönetmekteydi.


Sabarlar (469-576)


Kafkasların kuzey bölgelerinde yer alan Sabarlar Savir, Sabir, Sibir olarak da adlandırılmakta ve sapan, yol değiştiren, serbest olan anlamına gelmektedir. Türkçe isimler kullandıkları bilinen Sabarların asıl yurtlarının Tanrı dağlarının batısı olduğu düşünülmektedir. Avar baskısına karşı direnemeyen Sabarlar göç edip Ogur Türklerini yurtlarından çıkararak Tobol-İşim ırmakları çevresine yerleşmişlerdir. VI. yüzyılda Doğu Avrupa’ya gelen Sabarlar, Bizans’a karşı İran’ı destekleyerek Anadolu topraklarına yerleşme fırsatı da bulmuşlardır. İlerleyen yıllar içerisinde dönem dönem Bizans ve İran’ın yanında yer alan Sabarların savaş teknikleri açısından bu devletlerden daha ileri düzeyde olduğu Bizanslı tarihçi Prokopios tarafından dile getirilmiştir.


Sabarlardan günümüze kalan hatıralardan en önemlisi adını verdikleri Sibirya bölgesidir. Sibir hanlığı ve bu hanlığın başkenti olan Sibir şehri dikkat çekmektedir. Ayrıca halk masallarında ve kahramanlık hikayelerinde de Sabarların varlığı dikkat çekmektedir.


Hazarlar (626-1000)


Doğu Avrupa’da ilk düzenli devleti kuran Türk topluluğu Hazarlardır. Hazar kelimesi de Sabar gibi dolaşan, gezen anlamına gelmektedir. Hazar topraklarının temel merkezi İtil boyudur. İtil boyunda gerçekleşen önemli ticaret hizmetleri de Hazarların önemli gelir kaynaklarındandır. İlk defa 558 yılında Sasani-Sabar savaşında geçen Hazar adı 568 yılındaki Bizans kaynaklarında Türk olarak anılmaktaydı. 626 yılında Avarlar ve Sasaniler tarafından İstanbul kuşatılınca Bizans’ın isteği üzerine yardıma katılan Hazarlar Anadolu’yu kurtarıp bazı Ermeni kitlelerini de hakimiyet altına almıştır.


Hazarların asıl kuruluşu 630 yılı olarak kabul edilmektedir. Bu tarihten itibaren savaş politikalarından önemli bir rol oynayan Hazarlar Bizans ile yakın ilişkiler içerisinde bulunmuştur. Çoğu zaman Bizans imparatorlarına yardım eden Hazarlar bir dönem Doğu Avrupa’nın en önemli devleti haline gelmiştir.


Hazar-Arap Münasebetleri, Araplarla mücadele Hazar tarihinde önemli bir yere sahiptir. 100 yıl kadar süren bu mücadele ile birlikte Kafkas topraklarına Arap ilerleyişi durdurulmuştur. Hazarlara karşı ilk büyük taarruz Halife Osman döneminde gerçekleştirilmiştir. Uzun süren Arap-Hazar mücadelesinde 737 yılında Hazar hakanı zor duruma düşerek Müslümanlığı kabul ettiğini bildirmiş ancak tehlikeden kurtulduktan sonra tekrar eski dinine dönmüştür. Halifelik Abbasilerin eline geçince bu mücadele azalmıştır. İslam imparatorluğunun en güçlü döneminde Hazarlar uzun yıllar boyunca başarılı mücadeleler vermişlerdir.


Hazar-Rus İlişkileri, Hazaların barış ve huzur ortamını sağlaması ile gelişen ticaret sayesinde İskandinav bir kavim olan Knezler ticaret ile güçlenerek Kiev bölgesinde Kiev-Rus Knezliğini kurmuşlardır. Bu kurulan Rus birliğinde ilk başkana Hakanus adı verilmektedir. 988’de Hıristiyanlığı kabul etmelerinden sonra dahi hakanus unvanı kullanılmaya devam etmiştir.


Hazar-Macar Münasebetleri, Macarlar, Hazarlara bağlı kavimlerden biri olarak kabul edilmektedir. Uzun süren göç hareketleri sonucunda Orta Avrupa’ya göç eden Macarların burada Türklerle karıştıkları görülmektedir. X. Yüzyıl ortalarına kadar Hazar hakanlığı orta Avrupa’nın en güçlü devleti olarak görülmektedir. çok sayıda Harezmli ücretli askere sahip olan Hazarlar güçlü bir askeri teşkilatlanmaya sahiptir. ancak devlet zayıflayınca parası ödenmeyen ücretli askerler devlet düzeninin derinden etkilemiştir. İlerleyen süreç içerisinde Kuman-Kıpçakların baskılarına dayanamayan Hazarlar yok olmuşlardır.


Hazarlarda Din, barış ve huzurun hakim olduğu Hazar topraklarında birçok din bir arada yaşamaktaydı. Hazar halkının çoğunluğu Gök-Tanrı dinine inanmaktaydı. Ancak zaman içerisinde hakan ve ailesi Museviliği kabul etmiştir. Tüccar kesim ise İslamiyet’e inanmaktaydı. Karadeniz’in kuzeyindeki topraklarda ise Ortodoksluk görülmekteydi. Günümüzde Kırım ve Polonya’da yaşayan Karaimlerden Türkçe konuşan cemaatin Hazar soyunun devamı olduğu bilinmektedir.


İtil Bulgar Devleti (680-1391)


Kurt tarafından Kafkasların kuzeyinde kurulan büyük bir devlete Büyük Bulgarya adı verilmiştir. Bu devletin 665’te parçalanmasından sonra Otuz-Ogurların başı çektiği bir grup kuzeye yönelerek İdil Bulgar Devleti’ni kurmuştur. Kurt’un oğullarından Bat-Bayan Hazarlara tabi olarak Kafkasya’da kalırken, diğer oğlu Asparuh ise Balkanlara geçerek 679 yılında Tuna Bulgar Devleti’ni kurmuştur.


İdil Bulgar devleti İtil-Çolman sahasında kurulan ve merkezi de Bulgar şehri olan devlettir. İtil bölgesi ticaret sayesinde önemli bir zenginliğe sahip olmuştur. Gerçekleşen ticaret sayesinde Bulgarlar arasında İslamiyet hızlı bir yayılım göstermiştir. Bulgarların askeri olarak önemli bir gücü olmakla birlikte bu güç daha çok savunmaya yöneliktir. Bulgar şehri ve ülkesi Moğollar ve daha sonra gelen Altın Orda devleti tarafından önemli bir tahribata uğramıştır. 1391’de Timur’un Altın Orda hanı Toktamış üzerine yaptığı sefer sırasında bir kez daha tahribata uğrayan Bulgar halkı dağılarak Kazan şehrine göçmüşlerdir. Bu bölgedeki Kazan halkının Müslüman Bulgarlardan geldiği ve bir kısmının da Çuvaşlardan oluştuğu bilinmektedir.


Tuna Bulgar Devleti (679-869)


Bulgarlardan ayrılarak Batı’ya doğru ilerleyen bir bölüm 681 yılından itibaren Bizans tarafından tanınmasıyla birlikte Orta Avrupa’da etkili olan bir devlet haline gelmiştir. Bizans ile yapılan mücadeleler sonrasında yapılan anlaşmanın gereği olarak 718 yılında gerçekleşen Arapların İstanbul kuşatmasında Bizans’a destek vermişler ve Arapların geri çekilmesini sağlamışlardır. Bizans’ın, saldırması ile güçsüz duruma düşen devlet Kurum Han zamanında tekrar güçlenmiş ve Bizansı yıkabilecek konuma ulaşmıştır. 813’te Edirne’yi, 814 yılında da İstanbul’u kuşatmasına rağmen bu dönemde ölmesi nedeniyle beklenen başarıya ulaşılamamıştır. Omurtag Han döneminde ise Bizans’la 30 yıllığına imzalanan anlaşma ile devlet en iyi zamanlarını geçirmiştir. Ancak yerli Slav halkın sayıca fazla olması nedeniyle Türk unsurlar giderek Slavlaşmaya başlamış ve 864 yılında Ortodoksluğun kabul edilmesiyle birlikte Bulgar Türk devleti karakterini yitirip Slav, Bizans etkisine girmiş ve Han unvanı yerini Çar unvanına bırakmıştır. Kurum Han tarafından inşa edilen Pliska şehri devletin eski başkentidir.


Peçenekler (860-1091)


889 ve 893 yılları arasında Don nehrinden Dinyeper’in batısındaki bölgelere hâkim olan Peçenekler sekiz boy halinde yaşamaktadırlar. Peçenekler, Ruslar üzerine 11 büyük akın düzenlemişlerdir. Peçeneklerin Ruslar ile olan mücadelesi beraberinde Bizans ile yakınlaşmayı getirmiştir. Ancak Oğuzların sürekli baskısı nedeniyle Batı’ya doğru göç etmek zorunda kalan Peçenekler, Malazgirt savaşında Alparslan’ın yanında yer alarak Bizans’ın yenilmesinde önemli bir görev üstlenmiştir. İzmir beyi Çakan ile İstanbul’u işgal etmek üzere işbirliği yapan Peçenekler Kumanların Bizans’a yardım etmesi ile başarısız olmuş ve 1091 yılında Kuman saldırılarına karşı duramayarak yok olmuştur. Karadeniz kuzeyinde 150 yıla yakın süre hüküm süren Peçenekler tek bir devlet altında değil boy teşkilatı olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir.


Uzlar (860-1068)


Uzlar, Rus yıllıklarında Tork (Türk) olarak adlandırılırken Bizans yıllıklarında ise Uz diye yer almaktadır. Uzlar, Kumanların faaliyetlerine bağlı olarak Dinyeper nehrine doğru göç etmişlerdir. Ancak 1060 yılında Ruslara karşı alınan bir mağlubiyet nedeniyle batıya doğru yönelmişlerdir. Uzlar geniş bir coğrafyaya yayılmalarına rağmen bu geniş coğrafyayı idare edebilme gücünden yoksun durumdaydılar. Baskılara karşı da duramayan Uzlar dağılarak bir kısmı Bizans’a bir kısmı da Kiev şehrine yerleşmişlerdir. Günümüzde Uzların kalıntıları ise Moldovya’da yaşayan Gagauz Türkleridir.


Kuman-Kıpçaklar (1000-1303)


Kuman kelimesi bazı kelimelerde sarışın anlamına gelirken Türkçede öfkeli anlamına gelmektedir. Kıpçak kelimesi ise Türkçe ’de solgun anlamına gelir. Kıpçaklar, Kimeklerin bir kolu olarak kabul edilir. Kıpçaklara göre daha güneyde kalan Kumanların da kendilerine katımlıyla beraber güçlenmiş ve güney Rusya’ya doğru yönelmişlerdir. Kafkaslarda Kuban bölgesine kuzeyde de Oka nehri dolaylarına kadar yayılan Kıpçakların bölgelerine İslam kaynaklarında Deşt-i Kıpçak, Batı’da ise Comania adı verilmiştir. Beş kısım halinde toprakları olan Kıpçaklar uzun süre Ruslarla mücadele etmişlerdir. Rus prensi İgor ve diğer Knezlerin Kuman başbuğu Könçek’e esir düştüğü olayın anlatıldığı İgor Destanı Rus edebiyatının önemli eserlerinden biri olarak kabul edilmektedir. 1110 yılında ise Selçuklu akınlarını durdurabilmek için Gürcülere yardım eden Kumanlar, Kırım yarımadasındaki ticaret şehirlerini Anadolu Selçuklu şehirlerine teslim edince oldukça zayıflamıştır. 1223 Kalka savaşında Moğollara mağlup olunca daha da zayıflayan Kumanlar farklı bölgelere dağılmışlardır. XIII. Yüzyıldan itibaren ekonomik sıkıntılar nedeniyle Eyyübi devleti gibi devletlerin asker ihtiyacını para karşılığı sağlar hale gelen Kumanlardan Ay-Beg Eyyübi devletinde sultan olunca Kıpçak-Kumanlar devlet içerisinde hâkimiyeti ele geçirmiştir. Beybars ise Moğolları Suriye’den çıkartan komutan olarak nam salmıştır. Kuman-Kıpçaklar Karadeniz kuzeyinde bölgenin Türkleşmesine katkı sağlarlarken, günümüzde Romanya’da yaşayan Çangoların köken olarak Kumanlardan geldiği ileri sürülmektedir. Kuman-Kıpçaklar Orta Türkçe konuşmakla birlikte bu dil Türkçe içerisinde önemli bir yerdedir. Kuman diliyle ilgili olarak 1303 yılında İtalyan bir tüccar tarafından Kırım’da yazılan Latince-Farsça ve Kuman-Kıpçakca sözlük olan Codex Cumanicus önemli bir eserdir.












ORTA ASYA TÜRK TARİHİ özet - Ünite 4 - Doğu Avrupa’daki Türk Devletleri ve Boyları Yorumlar


YORUM YAZ