ORTA ASYA TÜRK TARİHİ /ORTA ASYA TÜRK TARİHİ özet - Ünite 1 - Türk Tarihinin Başlangıcı

Türk Tarihinin Başlangıcı





Ünite 1: Türk Tarihinin Başlangıcı



Ünite 1: Türk Tarihinin Başlangıcı


Türk Tarihinin Genel Özellikleri


Türk tarihinin bilinen en eski devirlerinden XI. yüzyıla kadar Türk kökenli topluluklar Moğolistan’ın doğusundaki Kerulen Irmağı’ndan Tuna boylarına kadar çok geniş bir alanda hareket etmişlerdir. Ancak, kaynakların çoğu Türk dilinde değil, komşu milletlerin dillerinde (Çin, Fars, Arap, Grek, Latin ve Rus dillerinde) yazılmıştır. Bu durum Eski Türk tarihini araştırmayı zorlaştırmaktadır. Ancak, söz konusu alanın tamamında eski Türk dilinin yadigârları bulunmaktadır; runik alfabe de denen bu oyma yazı çoğunlukla taşların üstü ne kazınmıştır.


Eski Türk topluluklarının su kaynakları (ırmak, göl vs.) ve yaylak kışlak hayatı üzerinde kurulu bir sistemleri vardı. Bu her boyun kendi insan topluluğu ve ekonomisinin temel dayanağı olan hayvanlarıyla birlikte yaşadığı belirli bir alan olduğu anlamına gelmektedir. Aslında, genel bir bakışla burada söz konusu edilmesi gereken iki önemli özellik ortaya çıkmaktadır. Bunlardan birincisi Türk göçleridir.


İkinci karakteristik özellik ise Eski Türk toplumunun sosyal yapısıdır. Bu sosyal yapıyı aileden (oguş) başlayarak, urugboy, bodun şeklinde birbirinin içine geçen halkalar şeklinde belirtmek mümkündür. Bu sosyal sistem halkaları içinde boy birimi ön plana çıkmaktadır.


Bu yeni sosyal ve siyasi sistem içinde ortaya çıkan urug, boy, bodunlar toplamı X. yüzyılın ikinci yarısında Selçukluların ortaya çıkışına kadar sürdü. Gök-Türkler zamanında kurumsallaşmış bir bozkır devleti açıkça görülmektedir. Ayrıca bu dönemde Türk dili Yenisey ve Orhun ırmağı kıyıları başta olmak üzere bölgenin birçok yerinde taşlar üzerinde kazınarak ilk örneklerini veriyordu. Sosyal, kültürel ve devlet teşkilatı bakımından Gök-Türk Devleti bütün Türk tarihi içinde model devlet olarak kabul edilmelidir. Uygur, Karahanlı, Gazneli, Selçuklu ve Osmanlı devletleri bu model üzerinde yükselmişlerdir


Aynı modeli Avrupa’ya taşıyan Avarlar, 558805 yılları arasında önce bir imparatorluk kurdular, daha sonra Orta Avrupa’da derin etkiler bıraktılar. Attila Hunlarının kalıntıları ile karışan Ogurlar, Bulgarları meydana getirdiler. Bu arada özellikle vurgulanması gereken bir başka Türk kökenli topluluk ise, Sabarlardır. Onlar Batı Sibirya’dan kopup gelerek Kafkaslarda yaklaşık bir yüzyıl hâkim oldular.


Tarihte Türk adıyla anılan ilk devlet 552 yılında bugünkü Moğolistan topraklarında kuruldu. Devletin adı Orhun yazıtlarında Türk ve Türük şekillerinde kaydedilmiştir. Böylece Türk adı ilk defa resmi bir kimlik kazanmıştır.


Türk Adı Hakkında: Türk adı 542 yılında tarih sahnesinde yer alan, Gök-Türk (Kök-Türk) Devleti’yle resmî bir kimlik kazanmıştır. Aslında bu devletin adı Gök-Türk değil, Türk idi ve bazen iki heceli Türük şeklinde yazılıyordu.


Moğolistan’da kurulan Türk adlı devlet, kısa zamanda bütün Orta Asya’yı, Kuzey Çin’i, hatta Tibet’i hâkimiyeti altına aldı. Arkasından Kore’den Karadeniz’e kadar Kafkasların kuzeyi, hatta Kuzey Afganistan’ı kendine bağladı. Böylece hem doğu (Çin, Tibet, Kore) hem de batı kaynaklarında (Bizans) Türk Devleti adıyla geniş yer edindiği gibi Orta Asya Türkiye olarak anılmaya başladı. Bağımsızlığı yaklaşık iki yüz yıl süren Türk (Gök-Türk) Devleti, 745 yılında yıkılarak tarih sahnesinden çekildi. Devletin topraklarının doğu kanadında Uygur Devleti, Dokuz Oğuz boylarının üzerinde hâkim olarak idareyi sürdürdü. Batı Gök-Türk topraklarında ise önce çeşitli boy federasyonları Türgiş (Türkiş/Türkler) adını alarak varlıklarını devam ettirdiler. 766 tarihinde Türgiş siyasi birliği ortadan kalkınca Oğuzlar (kabileler) olarak Tanrı Dağları, Çu ve Yedisu havzasından Sır Derya (Seyhun) boyu üzerinden Mangışlak’a ve hatta İtil’e kadar dağınık halde ya şadılar.


Türk adına kaynaklarda çeşitli anlamlar verilmesine rağmen, “güç” anlamına geldiği anlaşılmıştır.


Oğuz: Kabileler anlamına gelen Oğuz adı Batı Gök-Türk geleneğinin devamı olması sebebiyle Ruslarca Tork ve Araplarca Türkmen şeklinde kullanılmıştır.


Türkiye ve Türk Yurdu:


Türkiye tabiri ise daha VI. yüzyılda Bizanslılar tarafından Orta Asya için kullanılıyordu. Yine onlar IX. ve X. yüzyıllarda Volga’dan Orta Avrupa’ya kadar uzanan sahaya da Türkiye adını vermişlerdi. XIXII. yüzyıllarda Mısır ve Suriye’ye Türkiye denirdi. Anadolu ise XII. yüzyıldan itibaren Türkiye olarak tanınmaya başlamıştır


Asya Hun İmparatorluğu (M.Ö. 221 M.S. 439)


Adı bilinen ilk Hun hükümdarı (Şanyü) Tou-man’dır (M.Ö. 221209). Onun vaktinde Çinliler Hunları yenerek Kuzeybatı Çin’den çıkarmışlardır. Bu durum Orhun, Selenga, Onon ve Ongin gibi ırmakların havzalarında, yani Ötüken ve Moğolistan coğrafyasında Hunların nüfus olarak güçlenmelerine sebep olmuş, gelecekteki büyük imparatorluğun temeli atılmıştır. Babası ve üvey annesinin entrikalarına rağmen kendisine kurulan tuzaklardan kurtulan Motu (Mete/”Bahadır”), M.Ö. 209’da Hun tahtına çıkmış, önce doğuda kendini tehdit eden Tunghu’ları, daha sonra güneydeki Yüe-chihları yenerek rakipsiz olduğunu göstermiştir. Devletin sınırları Kore’den Aral Gölü’ne, Baykal Gölü’nden Çin Seddi’ne ve Doğu Türkistan’ı içine alacak şekilde genişlemiştir.


Orta Asya’nın en büyük imparatorluğu haline gelen Asya Hun imparatorluğunun bu güçlü durumu M.Ö. 174 yılında Mete’nin ölümünden sonra oğlu Chi-yü (M.Ö. 174160) zamanında da devam etmiştir. Onun oğlu Chün-ch’en (M.Ö. 160 126) döneminin ilk yirmi yılında Hun üstünlüğü sürmüş, ancak daha sonra onun ve diğer devlet adamlarının başarısız yönetimi yüzünden ülkede huzursuzluklar baş göstermiştir.


Doğuda kalan Hunlar ise Çin’in siyasi üstünlüğünü tanıyarak varlıklarını sürdürüyorlardı.


Ancak, M.S. 46 yılında Hun ülkesinde büyük bir kıtlık çıkınca devlet yeniden zayıflamaya yüz tuttu. Hun hükümdarı ekonomik destek için Çinlilerle anlaşmak zorunda kaldı. Wu-sunlarla Çinliler ortak harekât yapınca Hun ülkesi karışıklığa sürüklendi ve M.S. 48 yılında kuzey ve güney olmak üzere ikiye ayrıldı.


Türklerin kurduğu ilk devlet olan Asya Hun imparatorluğu aynı zamanda Orta Asya tarih sahnesinin ilk büyük imparatorluğudur. Hunların tarih sahnesine kesin çıkışlarının tarihi belli olmamakla birlikte, efsaneyle karışık yazılan Çin kayıtlarında M.Ö. 2255’lere kadar götürülmektedir.


İkiye Bölünme: Kuzey ve Güney Hun Devletleri: M.S. 73’ten sonra Çinliler ve Güney Hunları ortaklaşa Kuzey Hunlarına saldırıp bozguna uğrattılar. Böylece çöken Kuzey Hun Devleti M.S. 93 yılında tamamen tarihe karıştı. Halkının çoğunluğu batıya doğru kayarken, onların topraklarını doğudan gelen Hsien-piler işgal etti. M.S. 48’de Çin’e bağlanan Güney Hun Devleti, ilk zamanlarında silik bir vaziyette idi. Çin’e karşı bazı akınlar düzenleseler de genelde onların hâkimiyeti altında yaşamak zorunda kaldılar. M.S. 303 yılına kadar varlıklarını bu şekilde sürdürebildiler.


Hunlarda Sosyal ve Kültürel Yapı: Atlı savaş usullerini Hunlar çok iyi uyguluyorlardı. Sahte geri çekilme esasına dayalı bir savaş taktikleri vardı ki, onun sayesinde kendilerinden üstün orduları çember içine alarak mağlup ederlerdi. Hunların sadece hayvancılıkla uğraşmadıkları, tarım da yaptıkları bilinmektedir


Ak Hun Devleti (367-557)


Ak Hunlar, tarih kaynaklarında Eftalitler olarak da bilinirler. İpek Yolu’nu elinde tutan Ak Hun Devleti’nin topraklarında doğuda Gök-Türklerin, batıda ise İranlıların gözü vardı. Her iki devletin ortak hareketi neticesinde, 557 yılında Ak Hun Devleti yıkıldı.


Tabgaç devleti (385-550)


Hunların yıkılmasından sonra Çin’e giden Türklerin kurduğu devletlerden biri de Tabgaç Devleti’dir. Tabgaçlar, 250’li yıllardan sonra Çin Seddi’nin kuzeyinden, güneye indiler.


460 yılına kadar hâkimiyet sahasını genişleten ve Güney Çin’de de bazı bölgelere hâkim olan Tabgaç Devleti, bir yandan Çinlilerin gittikçe daha fazla miktarda devlet memuriyetlerine getirilmesi, diğer yandan Budizm ve Konfüçyanizmin etkisi ile çinlileşmeye başlamıştır. İsyan ve iç karışıklıklar sonucunda Tabgaç Devleti, 534 yılında ikiye ayrılmıştır.


Gök-Türk Devletleri


I. Gök-Türk Devleti (552-582): Tarihte Türk adını resmî devlet ismi olarak ilk defa kullanan Gök-Türkler, bağımsızlıklarını kazanmadan önce Moğol asıllı Juan-juanlara bağlı idiler.


542 yılı civarında Kuzey Çin’e akın yapabilecek kadar güçlenen Gök-Türkler, giderek siyasi durumlarını da kuvvetlendirdiler ve 545 yılında Çin’deki Batı Wei devletiyle ilk resmî ilişkiyi kurdular. Arkasından reisleri Bumin liderliğinde Töles boylarını kendilerine bağlayarak askerî açıdan ve nüfus bakımından güçlerini artırdılar. Böylelikle kendine güveni artan Bumın, tâbi olduğu Juan-juan hükümdarının kızıyla evlenmek istediyse de, teklifi hakaret edilmek suretiyle reddedildi. Bunun üzerine ani bir kararla Juan-juanlara hücum eden Bumin, çok kısa zamanda onların devletini yıkarak yerine Gök-Türk Devleti’ni kurdu (552). il Kağan unvanını alan Bumin, devletin ilk hükümdarı oldu ve kuruluşun ilk yılında öldü. Yerine büyük oğlu Kara Kağan, Gök-Türk tahtına geçti ise de, onun da hükümdarlığı uzun sürmedi. 553 yılında ölmesi üzerine, kardeşi Mukan Gök-Türk tahtına oturdu.


Yaklaşık yirmi yıl kağanlık yapan Mukan zamanında Gök-Türk Devleti, her yönüyle çok parlak bir dönem yaşadı. Kore’den Karadeniz’e kadar uzanan sahada yaşayan bütün Töles ve diğer Türk boylarını, kuzeyde Kırgız Türklerini ve yabancı kavimleri devlete bağladı.


Mukan Kağan zamanında Gök-Türk Devleti parlak bir dönem yaşadı. Doğuda Kore’den batıda Karadeniz’e kadar uzanan sahada yaşayan bütün Töles ve diğer Türk boyları, kuzeyde Kırgız Türkleri ve yabancı kavimler devlete bağlandı. Gök-Türk Devleti kısa zamanda dünyanın en güçlü devleti durumuna geldi.


Artık, tamamen bir cihan devleti haline gelen Gök-Türk Devleti 572 yılında büyük kağanını kaybetti. Mukan Kağan’ın ölümü üzerine, kardeşi Taspar, kağan oldu. Her bakımdan çok gelişmiş ve kuvvetli bir devletin başına geçen Taspar, fazla büyüyen devleti yeniden teşkilâtlandırdı; küçük kağanlıklar ihdas ederek devletin muhtelif kısımlarını oğul ve yeğenlerine verdi. Bu şekilde kendisi kağanlar kağanı, yani Büyük Kağan oldu.


Ancak, Taspar Kağan, Türklerin yapısına hiç uymayan Budizm’e meyletti ve merkezi Ötüken’de bir Buda mabedi inşa ettirdi. Diğer taraftan Kuzey Çin’deki devletlere karşı yanlış politika izlemesi yüzünden devletin itibarı sarsıldı.581 yılında hastalandığı zaman, Türk geleneğine uymayan bir veraset şekliyle Gök-Türk tahtına, ağabeyi Mukan’ın, annesi Türk olmayan oğlu Talopien’i aday gösterdi.


Bu hükümdarlık tartışmaları sırasında I. Gök-Türk Devleti sarsıldı. Devletin ileri gelenleri arasında derin ayrılıklar ortaya çıktı. Batı tarafını babası İstemi’den sonra idare etmeye başlayan Tardu, meydana gelen anlaşmazlıklardan ilk faydalanan kişi oldu. Tardu, Çinlilerin kurt başlı sancak göndererek tahrik etmesi sonucu, 582 yılında Batı Gök-Türk Devleti’nin bağımsızlığını ilan etti. Bu hadise ile I. Gök-Türk Devleti sona erdi ve Gök-Türk Devleti Batı ve Doğu olmak üzere ikiye ayrıldı.


Doğu Gök-Türk Devleti (582-630): 582 yılında I. Gök-Türk Devleti ikiye ayrıldıktan sonra Işbara, Doğu Gök-Türk Devleti’ni idare etmeye devam etti. Çin entrikalarının ardı arkası kesilmediği için hanedana mensup diğer bazı teginler de başkaldırmışlardı. Zor durumda kalan Işbara, Çin’den yardım almak suretiyle kağanlığını koruyabildi. Ancak, 585 yılında Çin’deki Suei hanedanının siyasi üstünlüğünü kabul etmek zorunda kaldı.


626 yılını takiben yeniden başlayan Çin entrikaları, 627 yılında yaz mevsiminde kar yağması neticesinde çıkan kıtlık ve bazı boyların topluca isyanı devleti yıprattı. Ayrıca, Türk asıllı olmayan vezirler tarafından törenin bozulması da, Doğu Gök-Türk Devleti’nin yıkılmasını hazırladı.


Batı Gök-Türk Devleti (582-630): 582 yılında doğudaki büyük kağanlık merkezinden ayrılıp, bağımsız hüküm sürmeye başlayan Tardu, 603 yılına kadar kağanlığını devam ettirdi. Onun idaresinde Kuzey Afganistan ve İran’ın kuzey doğusu Batı Gök-Türk Devleti’ne bağlandı.


Ch’u-lo Kağan Çin’e gidince Tardu’nun diğer torunlarından She-kue-i Kağan olmuştu. Onun ilk işi dağınık Türk boylarını bir araya getirmek oldu. Hindistan’ın Keşmir bölgesini idaresi altına aldı.623 yılında Batı Gök-Türklerinin bir savaşta Sasanîleri yenmesi İslam dünyasında önemli tesirler bıraktı. 630 yılına doğru ülkedeki huzursuzluklar artmaya başladı. Neticede Batı Gök-Türk Devleti Çin’e bağlı birçok beyliğe ayrıldı.


Gök-Türklerin Fetret Devri (630-681): 630 yılında her iki Gök-Türk Devleti de Çin esaretine girmiş bulunuyordu. Bu durum Türklere çok ağır gelmiştir. VIII. yüzyılın başında yazılan Orhun yazıtlarında bu husus acı bir şekilde vurgulanmıştır. Bu yazıtlara göre Türklerin Çin esaretine girmesinin üç sebebi vardı: 1. Çin entrikaları, 2. Türk hükümdarlarının başarısız idaresi, 3. Türk milletinin hükümdarlarına itaatsizliği. Çinliler, 630 yılından sonra bir kısım Gök-Türk halkını kuzey eyaletlerine yerleştirmek suretiyle idare etmeye çalıştılar. Bu arada Kutlug ve etrafındakiler bağımsızlık savaşına girişmişlerdi. 681 yılından itibaren Çin eyaletlerine baskınlara başlandı. 682 yılında zafere ulaşılarak II. Gök-Türk Devleti kuruldu.


II. Gök-Türk Devleti (682-745): Bundan sonra Kutlug, en büyük yardımcısı Tonyukuk ile birlikte giriştiği bağımsızlık mücadelesinde Çinlilere ard arda darbeler indirerek, hem kendi gücünü artırdı, hem de diğer Türk boylarını itaat altına aldı.682 yılında Ötüken’de Oğuzlar yenilip devlete bağlanınca Kutlug, “İlteriş Kağan” ilân edilerek, II. Gök-Türk Devleti kurulmuş oldu. Yeni kurulan bu devletin ilk işi Çin’den intikam almak oldu. Pekin’den Kansu’ya kadar uzanan bütün Kuzey Çin bölgelerine Türk akınları başladı.


692 yılında ölen İlteriş Kağan’ın yerine kardeşi Kapgan geçti. Faaliyetleri açısından Türk tarihinin en büyük fatihlerinden biri olan Kapgan Kağan, tahtta kaldığı yirmi dört yıl içinde politikasını, sürekli Çin’i baskı altında tutmak, Çin’de dağınık halde yaşayan esir Türkleri kurtarmak, Orta Asya’da yaşayan ne kadar Türk varsa hepsini Gök-Türk devletine bağlamak şeklinde üç ana temel üzerine oturtmuştu.


Ancak, bundan sonra Kapgan Kağan’ın anlaşılmaz sert tutumu yüzünden devlete bağlı bütün boylar birer birer isyan etmeye başladılar. Birçok Türk boyu Çin’e sığındı.


Onun yerini alan oğlu İnel’in kağanlığı yetersiz bulunarak tahttan indirildi. Yerine İlteriş’in oğlu Bilge, kağan oldu. Çok uzun mücadelelerden sonra devletin birliği yeniden sağlandı.


Ünlü devlet adamı Tonyukuk, 727 yılı dolaylarında öldü. 72627 yıllarında Türk tarihinin en muhteşem abidelerinden biri olan Tonyukuk Yazıtı dikildi. Yazıt, Tonyukuk’un ağzından Gök-Türk devletinin yeniden kuruluşu, yapılan mücadeleler, Çin’in hilekârlığı ve Türk halkının itaatsizliği gibi konular üzerinde durmaktadır. 731 yılında Kül Tegin ölünce ağabeyi Bilge onun adına bir yazıtı Orhun nehri yakınına dikti. Bu yazıtta da Kül Tegin’in mücadeleleri ve kazandığı başarılar Bilge Kağan’ın ağzından anlatılmaktadır. Bilge Kağan’dan sonra devletin başına geçen kağanlar yetersiz şahsiyetlerdi. Son Gök-Türk hükümdarının sahip olduğu güç 745’te Uygurlar tarafından dağıtıldı.


Gök-Türklerin Sosyal Yapısı: Devlet kavramının il ile ifade edildiği Gök-Türklerde en yüksek askerî ve idari mevkide kağan bulunurdu. Kağanın icraatını denetleyen bir devlet meclisi olan toy mevcuttu. Bu meclis, gerektiğinde kağanları tahtından indiriyor veya kağan olan birini bu makama kabul etmeyebiliyordu. Kağanın hanımı (hatun) da devlet idaresinde söz sahibiydi.


Gök-Türk sosyal yapısı aile, urug (aileler birliği), boy (ok), bodun (millet) ve il (devlet) şeklinde birbirine sıkı sıkıya bağlı halkalar halinde tezahür ediyordu. Gök-Türkler, çağdaşları olan devletlere göre çok farklı hukuk sistemine sahiptiler. Anayasa karşılığı olarak töre vardı. Sosyal düzen töreye bağlı kalınarak sağlanıyor ve herhangi bir bunalım yaşanmıyordu.


Gök-Türk tarihinin en mühim özelliklerinden birisi, hiç şüphesiz, Orhun havalisi başta olmak üzere bütün Orta Asya’nın değişik yerlerinde Gök-Türk alfabesiyle yazılmış yüzlerce yazıt bırakmış olmalarıdır.


Gök-Türk devletinde hanedanın mensup olduğu A-shih-na’nın dışında birçok Türk boyu daha vardı. Kırgız, Karluk, Uygur, Sir Tarduş, Bayırku, Oğuz, Bugu, Basmıl, İzgil, Az ve Türgiş gibi boylar bunların en önemlileri idi.












ORTA ASYA TÜRK TARİHİ özet - Ünite 1 - Türk Tarihinin Başlangıcı Yorumlar


YORUM YAZ