kendi ağzıyla tutulmak
kendi âlemine dalmak
kendi ayağı ile gelmek
kendi derdine düşmek
kendi düşen ağlamaz
kendi göbeğini kendi kesmek
kendi gölgesinden korkmak
kendi hâline bırakmak
kendi havasında gitmek (veya olmak)
kendi hesabana çalışmak
kendi içine çekilmek
kendi kabuğuna çekilmek
kendi kanatlarıyla uçmak
kendi kendini didiklemek
kendi kendini yemek
kendi keyfine gitmek
kendi köşesinde yaşamak
kendi kuyusunu kendi kazmak
kendimi bildim bileli
kendinden geçmek
kendinde olmamak
kendinde toplamak
kendine (veya herhangi bir şeye) ... süsü vermek
kendine dert etmek
kendine gel!
kendine gelmek
kendine hisse çıkarmak
kendine kıymak
kendine mal etmek
kendine yedirememek
kendine yontmak
kendini (kapıp) koyuvermek
kendini (veya birini) temize çıkarmak (veya çıkartmak)
kendini adamak
kendini ağır (veya ağırdan) satmak
kendini alamamak
kendini aşağı (veya küçük) görmek
kendini ateşe atmak
kendini atmak
kendini avutmak
kendini beğendirmek
kendini beğenmek
kendini bırakmak
kendini bilmek
kendini bir şey sanmak
kendini bir yerde bulmak
kendini bulmak
kendini dağıtmak
kendini dar atmak
kendini dev aynasında görmek
kendini dinlemek
kendini dirhem dirhem satmak
kendini düşünmek
kendini ele vermek
kendini fasulye gibi nimetten saymak
kendini göstermek
kendini hissettirmek
kendini kapının dışında bulmak
kendini kaptırmak
kendini kaybetmek
kendini matah sanmak
kendini naza çekmek
kendini paralamak
kendini satmak
kendini sıkmak
kendini sıyıramamak
kendini sokağa (veya dışarı) atmak
kendini tartmak
kendini toparlamak (veya toplamak)
kendini tutamamak
kendini tutmak
kendini vermek (veya vurmak veya çalmak)
kendini yemek
kendini yiyip bitirmek
kendini yoklamak
kendi söyler kendi dinler
kendi üstüne yormak
kendi yağıyla kavrulmak
1. Sarılmış olan
yukarı yanı, yukarıda olan bölümü